KASTAMONU BRİÇ SPOR KULÜBÜ

BRİÇ'İN TARİHCESİ

 

 BRİÇİN TARİHÇESİ 

 

        Briçe benzer bir oyunun ilk önce ne zaman oynandığını bilmek mümkün değil. Ama brici, 19. yüzyılda varlığını sürdürmüş önceki ismi olan “whist” sözcüğü aracılığıyla araştırdığımız zaman 16. yüzyıl başları İngiltere’sine kadar gidiyoruz. 1529 yılında, Bişop xxxxxx’un basılan  bir vaazında whist oyununun Kilisenin hoşgörüsüne mazhar olmayı başardığını anlıyoruz. Bunu izleyen yüzyıllarda whist, zaman zaman değişik adlar altında olsa da, hem oyun olarak popülaritesini sürdürdü, hem de “trump-koz, ruff-çaka, slam-şlem, ruff and honours-çaka ve onörler, whisk-süpürmek ” adlarını alırken “whist” de unutulmadı. “Whist”in bir sözcük anlamı yok. Daha çok Türkçedeki “susss !” ünlemi yerine kullanılıyor.(“whisk” ise herhalde bir el oynandıktan sonra kağıtların masadan toplanmasını kastediyor olmalı.) 17.yüzyılda “whist” adı artık oturmuştu ama EDMOND HOYLE’un 1742 yılında basılan, “Whist üzerine Kısa Tezler” adlı kitabına kadar bir anlamda “tescilli” değildi. Kitap kısa sürede best-seller oldu ve hemen benzerleri çıkmaya başladı. 

Whist iyi vakit geçirmek için bir tür moda olarak popülaritesini hep korudu. Lord Henry XXXXX 1834 yılında ilk sinyali keşfetti. Yüzyetmiş yıldır büyük kart verdiğimiz zaman ; “beğendim, devam et!” anlamına geliyor. Bu gelişim, bugün otorite olarak tanıdığımız James Clay, Cavendish, Deschapelles ve pek çok başkasının oyunla ilgili araştırma ve yazılarına ivme verdi.

 İlk duplicate whist, 1857 yılında Londra’da Cavendish’in yönetiminde oynanmış görünüyor. Niyet nitelikli, iyi oyuncuların avantajlı olacağını sergilemekti. Bu bir takım maçıydı ve “iyi” oldukları düşünülen bir takım, “zayıf” olduğu düşünülen bir takımla karşılaştı. “oldukları düşünülen” diyoruz çünkü o güne kadar bunu anlamak için bir ölçüt yoktu. “İyi” oyuncular kolayca kazandılar. Cavendish, bunun şans unsurunu tümüyle yok ettiğini düşünüyordu. Ama onun öncü çabaları, çeyrek yüzyıl kadar kimse tarafından izlenmedi.

 Amerika duplicate yöntemlerini yaygınlaştırmakta İngiltere’ye göre biraz önde görünüyor. Whist duplicate olarak 1880 de Chicago’da özel bir evde ve 1881 de New Orleans’da bir kulüpte oynandı. Kulüpler arası ilk maç 1883 yılında  Philadelphia’da yapıldı. Eski Dünyanın ilk takım maçı, muhtemelen İskoçya Glasgow’da 1888 de yapılabildi.

 Duplicate, oyunu özel bir zevk olmaktan alıp toplumsal bir olgu, bir yarışma haline getirme şansı sunuyordu. 1891’e doğru atılan büyük adımların arasında Amerikan Whist Lig’inin kurulması, Kalamazon Tepsisinin (ilk duplicate  board’u) bulunması ve John T. Mitchell tarafından turnuva organizasyonu ile ilgili ilk kitabın yazılması yer alır. Yazar ikili turnuva için hareketleri (oyuncular bir ileri / board’lar bir geri) bulan ve o günden bu yana kullandığımız Matchpoint hesaplama yöntemini tanımlayan kişidir. 

Amerikan Whist Ligi, 40 yıl kadar daha serpilip gelişmeye devam edecekti ama sonradan onun  dağılıp çökmesine neden olacak Briç 1890’lı yılların başlarından itibaren Amerikan sahnesinde boy gösterdi. J.B. Elweli ve R.F. Foster’in kaydettiklerine göre, Briç 1893 yılında New York’a geldi. Henry Barbey’in kendi adına bastırdığı Briç Yasaları adlı kitap 1892 tarihini taşıyor. Londra’da Portland Kulübün üyeleri, Lord Brougham’ın örneklemesiyle Briç oynamaya 1894 yılında başladılar. Lord, Brici Hindistanda bazı subaylardan öğrenmiş biliniyordu. (W. Dalton, Auction Bridge Magazine’in Eylül 1932 sayısında Lord Brougham’ın brici Kahire’den getirdiğini ileri sürdü.) Fakat aynı dergide 1932’de yayınlanan bir mektuba göre; Franklin Nathan ilk İngiliz bricini 1892’de St. George’s Club’da 1892 yılında oynamıştı ve oyunu takdim eden Albay Studdy, oyunun levanten kökenli olduğunu ve kendisinin oyunu 1877-78 Türk-Rus savaşında Plevne siperlerinde öğrendiğini anlatmıştı. (Bu kişi, Kırım savaşı sırasında Kraliyet Topçu birliklerinde yüzbaşı olan, Albay C.J.A. Studdy olmalı.)

 Oyunun tarihini biraz daha öne alan ve Türk veya Rus orijinli olduğunu ileri süren sav 1974-75 yılında Robert E. True tarafından açığa çıkarılan bir kanıtla kuvvetle destekleniyor. 1904 baskısı Notes and Querries’ den yapılan alıntıda A.M. Keiley(milliyeti bilinmiyor) tarafından yazılan bir mektupta şöyle deniyor: “ Ben 1886’da Kahire’deki Hidiv kulübünün bir üyesiydim ve Briç oranın başlıca oyunuydu. Üyelerin söylediğine göre uzun süredir öyleydi.” Bricin bilinen ilk isimlerinden biri Riviera’da kullanılan KHEDIVE(Hidiv) idi ve muhtemelen oyuncular bu oyunla Mısır’da tanıştıkları için öyleydi. Bilindiği gibi Türkiye (Osmanlılar) Mısırın 16. yüzyıl başlarından  1. Dünya Savaşına kadar hakimi idiler ve “Hidiv” Türklerin genel valisinin resmi unvanı idi.

Bricin levanten (levanten; İstanbul (Galata), İzmir, Selanik gibi kıyı şehirlerinde, çoğunlukla İtalyan, kısmen Fransız kökenli oldukları söylenebilecek fakat buralarda geniş aileleri ile yüzyıllardır yerleşik olarak yaşayan, pek çok yönleriyle Türkleşmiş gruplara verilen isimdir. –bir zamanların sevilen şarkıcısı Dario Moreno İzmir’li bir levantendi- Ancak sözcüğün daha geniş kullanımında bunlarla iş –dış ticaret- ortaklıkları içinde olan, bazı yahudi grupları bir kısım Rumlar, Türkiye’de yerleşmiş Ruslar ve hatta, özellikle 19.yüzyıl ortalarından başlayarak bu grupların kültürü ve günlük yaşam tarzına yakın Türkler de “levanten” diye anıldılar.) kökenini doğrulayan ve tarihini daha da geriye çeken yeni kanıtlar, Hollandalı Hob(Bob ?) Van Velde tarafından IPBA Bülteninin 222. sayısında sunuldu. Kaynaklar, İngiltere 1932 Kasım ayı Daily Telegraph, Fransa, Aralık 1932 La Revue du bridge, Hollanda Şubat 1933 Bridge  idi. Birincil kaynak olan Daily Telegraph’da yayınlanan bir yazıda, 1880’lerde İstanbul’da yaşayan O.H.Millingen, Britch adında çok ilginç  bir oyunun İstanbul’un çoğu kulübünde popüler olduğunu ve whist’in “pabucunu dama attırdığını” hatırlıyordu. Millingen yazısına 7 Ocak 1922 tarihli, bu tarihlerde İstanbul’da İtalyan Elçiliğinde tercüman olarak çalışan, ve Cercle D’orient ‘in (artık adı “Büyük Kulüp” oldu ve İstanbul Kadıköy Çiftehavuzlar’da faaliyetine devam ediyor) en iyi briç oyuncusu olarak tanınan arkadaşı, Eduard Grazianni’nin mektubunu eklemişti. Buna göre Grazianni, 1873 yılında Bank of Costantinople Müdürü Mr. Georges Coronio’nun evinde briç oynadığını (ilk olarak) anlatıyor. Büyükdere’de Boğaziçi kıyısında, Mr. Eustache Eugenidi ve bu dörtlüye oyunu öğreten Romanyalı bir banker Mr.Serginiadi ile briç oynamışlardı. Grazianni mektubunda; “Briç, İstanbul’dan (yazıda Costantinople deniyor) sonra önce Kahire’ye geldi ve Riviera’yı, Paris’i Londra’yı ve New York’u sonra fethetti.” Diyor.

 Oyunun daha da önce var olduğuna ilişkin bir iddia, 1901 yılında Londra’da yayınlanan Slam ‘de görüldü. “ Briç, Türkiyede Britch olarak adlandırılıyor ve..... Güney-Doğu Avrupa’da 1860’ların başlarından beri oynanıyor...” 

Şimdi, belki de 1854-56 dönemine bir dönüş yapmalıyız. İstanbul’da yaşayan Metin Demirsar, raporunda; “Osmanlı tarihi ve mimarisi üzerine bir çalışmada rehberim, Bricin Kırım savaşında görev yapan İngiliz(metinde “British” deniyor) askerlerince yaratıldığını belirtiyor. Oyun adını Haliç’i geçen ve antik şehri yeni kısımlara (Pera-Beyoğlu) bağlayan Köprüden (Bridge=Köprü) alıyor. Çünkü, anlaşıldığı kadar oynadıkları yere gitmek için her gün köprüden geçmeleri gerekiyordu. (1890’a kadar İngiltere Büyük Elçiliği ve, lojmanları, vb. diğer, Beyoğluna yerleşmiş, bütün Avrupa devletlerinin aksine, eski İstanbul, sur-içi, bölgesinde yer alıyordu ve İngilizler Şehzadebaşı kahvelerinde briç oynama imkanı bulamadıkları için Beyoğlu tarafına geçiyorlardı)

 Bu durum Bricin İngiltere’de niçin daha önce ortaya çıkmadığına da bir açıklama getiriyor olabilir. Bricin yaratıcıları, belki Kırım’da Balaklava savaşında öldüler ama yarattıkları oyun yaşamaya Briç kulübünde devam etti.

 Ulusal Ordu Müzesinden Mrs. Marion Harding 1854’de İstanbulda 14.000 kadar Britanya askerinin ve tabii, bir çok subayın bulunduğunu doğruluyor.

 Bu alanda modern bir otorite, Fransa, Paris’den Thiery Depaulis. Onun kapsamlı “Histoire du Bridge” kitabında, Bricin İstanbul’da diplomatik topluluk içinde geliştirildiği iddiası var. Yazar, önce, oyunun adının  Sırp_Hırvat dilinde “en çok” anlamına gelen ‘brc’den geldiğini söylüyor. Sonra bu görüşünü değiştiriyor ve Rusya’da oynanan,  whist benzeri oyunlardan “Sibirya Karışımı” adlı oyunun 1860-65 yıllarında geldiği İstanbul’da adını Brush, Brutch veya Britch gibi değiştirdiği kararına varıyor. British Museum’da bir risale var ve adı “Britch veya Rus Whist’i”. Sözcük, Sırp-Hırvat veya Ukrayna dillerinden olabilir. Depaulis, oyunun Türkiye ve Rusya arasında ticari seyahatlar yapan İstanbul’lu Rumlar tarafından taşınmış olabileceğini kuvvetle olası görüyor.

Whist ile Briç arasındaki en önemli değişiklik ellerden birinin (oynayanın ortağının) açılması ve “Yer” kavramının oyuna girmesi. Whist dört oyuncuyla oynanıyordu. Yaygın bir teoriye göre üç-el oyunu ilkönce Hindistan’da dördüncü bir oyuncu bulamayan üç İngiliz subayı arasında oynandı.

 Bir başka yenilik “kontr” ve “sürkontr”un ortaya çıkışı oldu. “Sürkontr”ların sayısına bir sınırlama getirilmemişti.(Bir tür “vido” gibi) Bu “kumarcı” özellik ki, Whist-severlerin brice karşı kullandıkları aşağılayıcı bir kozlarıydı, kısa sürede “Auction Bridge”le birlikte terkedildi. (“Auction” sözcüğünü, Türkiye’de oynanan bir oyununki gibi, “ihale” veya “ yarışmalı arttırma” olarak çevirebiliriz.)

 Yarı-briç veya whist-briç diyebileceğimiz bu oyunun ömrü kısa sürdü. İleriye doğru büyük bir adım 1904’de arttırma(auction) prensibinin gelmesiyle, Hindistan veya İngiltere’de, atıldı. (Whist’te taraflar sırayla oynar, oynamak için almayı taahhüt ettikleri el sayısı üzerinde yarışmazlardı) Auction Bridge 1920’lere kadar hızla yayıldı ama ancak bu dönemin sonlarına doğru duplicate olarak oynanmaya başladı. Bilinmeyen bir nedenle whistte çoktandır popüler olan duplicate’in brice uygun olmayacağı düşünülüyordu. 

Önemli bir değişiklik de Fransa’da 1918 veya biraz daha erken oynanmaya başlanan PLAFOND oyununun etkisiyle gelmiş olabilir. Benzer bir oyun; SACC, Sir Hugh Clayton tarafından 1912’de Hindistan’da bulunduğu bilgisiyle tanıtılmıştı. Bu tip oyunlar 1915’den önce Amerika’da da oynanıyordu. Buna göre yalnızca söylenip yapılan el sayısı oyuna doğru dikkate alınıyordu. (çizginin altı ve üstüne yazma prensibi. Böylece “Kontrat” kavramı doğmaya başlıyordu. ) Bu tarz Fransa’da hızla standart haline geldi ama başka yerlerde çok etkili olmadı.  Brice çok önem veren Somerset MAUGHAM, 1. Dünya Savaşı anılarında İsviçre’de oynanan bir oyunu anlatırken; “Oyun –Kontrat’tı- ve benim bunu pek görmüşlüğüm yoktu.” diye yazar. Yirmili yılların başlarında Contract Bridge başlığını taşıyan iki kitap yayınlandı ve Kontrat Briç kurallarını düzenlemek için Kniclerbocker Club tarafından başarısız kalan bir girişim yapıldı.

 Buraya kadar anlatılanlar, whist, briç, auction briç ve plafond pek çok kart oyunu gibi ortaya çıktılar büyüdüler, yaygınlaştılar. Ne oyunlar ne de kuralları için kime borçu olduğumuzu açıkça bilmiyoruz. Fakat 1925 yılında Harold S. Vanderbilt, zonda olmak kavramını, yeni skor düzenlemelerini, şlem, vb mükafatlarını düzenledi ve öyle başartılı oldu ki daha önceki hiçbir şey Kontrat Bricin yükselişi ile kıyaslanamaz hale geldi. Sonraları şöyle yazmıştı:

 “Whist ailesi oyunlarının yıllarca süren deneyimi, sanırım Kontrat Brici geliştirmek için gerekli bilgi ve altyapıyı hazırladılar. 70 yıl önce, küçük bir çocukken başlayıp yıllarca whist, auction briç ve plafond oynadım. .... 1925 sonbaharında yeni bir oyun için bir skor tablosu düzenledim. Buna Kontrat Briç adını verdim ve eski oyunların en iyi yönlerini alıp söylenip yapılan şlemler için bonuslar, mükafat ve cezaların zon durumuna göre artması gibi özellikleri ve desimal sistemin avantajlarını ekledim. Bunlar kısa süre sonra kontrat bricin popülaritesine büyük katkılar yapacaktı.

 “Bu yeni oyunun kendini tanıtması için ideal bir fırsat, üç auction bridge oyuncusu ile Los Angeles’den Havana’ya Panama kanalı üzerinden yaptığım dokuz günlük, Finlandiya adlı buharlı bir gemi yolculuğunda ortaya çıktı. Başlangıçta bir oyun yapmış tarafın daha yüksek cezalara maruz kalmasını anlamlı bir şekilde açıklayacak uygun bir terim bulmak sıkntımız vardı. Gemide yolculuk yapan genç bir hanım bunu çözdü: “vulnerable...” (“vulnerable”, Latince bir kökten İngilizceleştirilmiş, “yaralanmaya açık” anlamına gelen, o yıllarda İngilizce için de yeni bir sözcüktür. Daha öce Briçte kullanılan “game in”:”oyunda” veya bugün Türkiye’de de kullanılan “zonda” sözcükleri böyle bir anlamsal gönderme yapmadıkları için Vanderbilt sıkıntı duyuyordu.) 

Gemide oynadığımız oyundan o kadar hoşnut kaldık ki, New York’a dönüşümde birkaç arkadaşıma verdiğim daktilo kopyalarından başka hiçbir şey yapmama, yayınlamama gerek kalmadı ve oyun çılgın bir yangın gibi yayıldı.”

 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol